24 Mart 2015 Salı

Güçlü birey yetiştirme üzerine..

Akşam otobüste bir konferanstan eve gelirken otobüsün içinde el ele tutuşmuş iki çocuk gördüm. Muhtemelen abi-kardeş. Birisi takriben 8, diğeri de 6-7 yaşlarında. Sırtlarında birer okul çantası, belli ki okuldan eve geliyorlar.

Bu kadar küçük çocukların Türkiye'de yalnız görülmeleri, hele de bir halk otobüsünde şehrin bir yerinden başka bir yerine gitmeleri alışıldık bir görüntü değil.

Geçenlerde bir araştırma görevlisi arkadaşla birlikte sohbet ederken Litvanya'da 6 yaşında bir çocuğun her gün 5 km'lik mesafedeki okuluna bisikletle gidip geldiğine şahit olduğunu söylemişti. Ben de Avrupa'nın farklı yerlerinde benzer şeylere tanıklık ettim.

Otobüsteki bu iki küçük çocuğu izleyince aklıma birkaç düşünce geldi. Bizim memlekette çocuk yetiştirme kültürünün çok problemli olduğunu düşünüyorum. Benim tanıdığım hiçbir aile, mesela, 6 yaşındaki çocuğunun 5 km'lik okuluna bisikletle veya yürüyerek gitmesine izin vermez, ya servisle veya kendi aracıyla götürür; sizin de malumunuzdur. Neden? Çocuğun bedeni zarar görmesin. Eyvallah, ama ya kişiliği? Çocuğun bedeni zarar görmesin derken kişiliğini öldürmüyor muyuz?

Güzel ülkemizde bedeni sağlam pek çok insan var, ancak oldukça da etkisiz bir toplum değil miyiz? Şöyle ki; 80 milyon kişilik ülkeyiz ama dünyadaki birçok daha az sayıdaki toplumdan birçok alanda çok çok daha az etkiliyiz.

Ucuz laf söylemeyeyim. Sadede geleyim: Bırakın çocuğunuz, tabi ki şer'an meşru dairede, herşeyini kendi halletmesini öğrensin. 5 km'lik okula giderken araba çarpıp bir tarafı zarar görecekse de, etkisiz ve kişiliği zayıf birisi olacağına, varsın bedeni zarar görsün. Hiç olmadı bir tane daha çocuk yaparsınız. Zaten 7-8 yaşından sonra bedenî tehlike de kalmaz. Hem de siz rahat edersiniz; böyle çocuk bakması kolay olur çünkü.

6 yaşındaki bir çocuk her gün 5 km okula git-gel yapıyorsa bu çocuktan büyüyünce neler olmaz değil mi? Böyle birisi ekmeğini taştan çıkarır alimallah. Yolda düşüp sakat kalsa bile, muhtemelen, sağlam 100 adamdan daha nüfuzlu bir birey yetişir.

Son olarak, ilginçtir, John Locke'un Eğitim Üzerine Düşünceler isimli bir kitabı var. Bence her anne-babanın kesinlikle okuması gereken bir eser. Locke hiç evlenmemiş, dolayısıyla çocuğu da hiç olmamış, ama yine de fevkalade kitap.

Sonsöz: Çocuğunuza mümkün olan en az müdahaleyi yapınız. Bırakınız, kendi halinde büyüsün.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder