Bu düşünce aslında aklımda çoktan beri vardı. Sevan Nişanyan'ın Türkiye yer isimleri sözlüğü yapma fikri var; hapishanede yapabilir mi bilmem gerçi. Biraz oradan ilham aldım. Bir de, bence herkes şiveler mevzusunda eteğindekileri dökmelidir. Çünkü şive kelimeleri hızla yokolup gidiyorlar, hızla modernleşiyoruz ya. İnşallah dilbilimcilerimiz ve antropologlarımız bu işe de bi el atarlar.
İlk yazışımda argo ve küfür kabilinden olanları da yazmıştım ama bir arkadaş tepki gösterdi. E unutulsun mu bu kelimeler dedim. Unutulabilir. Nasıl olsa kötü kelimeler di mi? O nedenle onları sildim.
Katkılarınızla zenginleşmesini umuyorum. İşte benim eteğimdeki taşlar:
-- ayyoo!: genelde kadınların kullandığı ayyy gibi bir ünlem.
-- ay: kadınların birbirlerine hitap tarzı, arkadaş, ahbap (ünlem olan 'ay' değil). bkz: "karşı"
-- çingil: küçük üzüm salkımı.
-- fatmak: (karpuz vs. gibi şeyleri) kırmak, parçalamak.
-- çocuğumuz!: tanıdık ve yaşça küçük birine karşı hitap tarzı.
-- gidişmek: kaşınmak.
-- gidişken: çok kaşınan
-- ippoo!: eyvah anlamına gelen ünlem
-- karşı: kadınların birbirlerine karşı hitap ifadesi, arkadaş, ahbap, bkz: "ay"
-- günü gelesice: bir çeşit beddua
-- kör olasıca: en fenalarından bir beddua
-- garkolasıca: bir çeşit beddua (garkolmak=boğulmak'tan geliyor)
-- yanşamak: konuşmak, anlatmak (bu fiil Orta Asya Türkî dillerde de aynı anlamda kullanılmaktadır)
-- zerem: 'zira' kelimesinin Egecesi
-- debzek: galiba 'zevzek' kelimesinin Egecesi, ama sakar, serseri anlamında
-- olmaz olasıca: bir çeşit beddua
-- gavur çanağı gibi kapanmak: yüzü aşağı doğru uyumak
-- negerek: abur cubur
-- ünlemek: çağırmak, bağırmak, seslenmek
-- yavrumuz: yaşlıların tanıdığı ve sevdiği kişilere karşı kullandkları bir hitap tarzı
-- köküne kıran giresice: bir çeşit beddua
-- gayrı (ya da gâri): 'artık' anlamına gelen bir edat
-- sarı aşı (ya da saraşı): genelde bir cenazenin ardından hayır olarak dağıtılan, koyu sarı renkte tatlı bir yiyecek (sonradan öğrendim, zâde de denirmiş)
-- paldumsuz: sakar
-- şipidek: terlik
-- deyimbirpatırtı: küçük, kolay, hafif gibi sıfatlar yerine kullanılan en ilginç Egece kelimelerden biri
-- belenağarı: 'deyimbirpatırtı' ile aynı anlamda, küçük, kolay, hafif gibi azlık belirten sıfatlar yerine kullanılır
-- usullencik: sessizce
-- usul: sessiz (galiba akıl anlamına gelen eski Türkçe'deki us kelimesinden geliyor)
-- kahpe nalı: sevilen birine karşı kullanılan bir hitap tarzı
-- sehelcik: küçücük ('kolay' anlamına gelen Arapça 'sehl' kelimesinden türetilme)
-- Şinasi şu senin son şansın: bir tekerleme, İzmir'den başka hiçbir yerde duymadım.
-- sadeç (ya da saç): erkeklerin birbirlerine karşı 'arkadaş, ahbap' anlamında kullandıkları hitap tarzı
-- zipletmek: arının sokması
-- yavuz: İzmirce de 'güzel' demek.
-- şatır: genelde bebekler için kullanılan, şirin anlamına gelen kelime
-- uğur ola: hoşçakal, elveda (en sevdiğim kelimelerden birisi)
-- dabırtmak: kışkırtmak, dellendirmek
-- Almayacağın pekmezin içine su katmak.: Sonuca bağlamayacağı bir işle ilgilenmek.
-- Pabucun goncuna kızın gencine bak: Atasözü. Anlamı belli.
-- Oha dedikçe köken içine gitmek: Yapma dedikçe inadına yapmak anlamında bir deyim.
-- Al yakışırken el bakışırken Allah canımızı alsın.: Aşırı yaşlanıp yatağa düşmeden ölmek istemenin ifadesi bir deyim.
-- Kız anası minder ağası, oğlan anası kapı söğesi.: Kızların annesinin itibar gördüğünü, erkeklerin annesinin itibar görmediğini ifade eden bir atasözü.
-- bulup bulumsuramak: elindekini beğenmemek anlamında oldukça orijinal bir deyim
-- yemen tiryakisi: çok kahve içenler için kullanılan deyim.
-- arabın avanağı gibi gözünü ağartmak: Bir şey yapılıyorken geride durmak anlamında bir deyim.
-- şeytanın imam evinden kaçtığı gibi: hızla, süratle anlamına gelen bir deyim
-- çingenenin karı boşadığı vakit: akşam vakti (bir işi olmayacak bir vakitte yapmayı eleştirmek için kullanılır)
-- tömbültekerlek: tepetaklak
-- tırsak: çok korkak, çok tırsan.
-- kuru gamit: çok zayıf kişiler için kullanılır.
-- par par parlamak: yakmak, kavurmak (mesele kolonyanın bir yarayı yakması, parlaması)
-- yüreği ılım ılım ılımak: yüreği acımak, merhamer hissetmek
-- Kazın yavrusu güzün sayılır: Bir atasözü, anlamını hatırlayamadım. Galiba bir şeyi doğru zamanda yapmanın önemine işaret ediyor.
-- yepilemek (ya da lepilemek): (hamur vs.) açmak.
-- gavata: küçük plastik kap (Kelime yunancada çanak, tabak anlamına geliyor, Yunanca bir sözlüğü karıştırırken rastlamış ve şok olmuştum, bingo!!)
-- ekmeğin kaymağa bulaşması: sözkonus şeyin epeyce hallolması, yapılması vs.
-- kırca kırca kar yağmak: lapa lapa kar yağmak
-- dımzık: çok yemek seçen veya çok titiz kimseler için kullanılır
-- bir şeyi karnına katmak: bir şey hususunda içi rahat etmek
Şimdilik aklıma gelenler bu kadar. Rastladıkça bu listeyi uzatmayı düşünüyorum. Anadolu şiveleri sözlüğü gibi bir eser yazılsa aslında, ne güzel olur.
20 Mart 2015 eklemesi: Bir arkadaş mesaj gönderip bazı yeni kelimeler söyledi. İşte onlar:
-- gülüm: yaşta küçük çocuklara karşı kullanılan bir sevgi hitabı
-- terlik: özellikle yaşlı ve evli kadınların sokağa çıkarken büründükleri bütün vücudu kaplayan genellikle siyah örtü, çarşaf, neredeyse sadece köylerde kullanılır olmuştur.
-- kuyma: fırında pişirilen bir börek türü
-- sepet atmak: çocukların köylerde bir evin kapısını çalıp, önüne sepet bırakarak kaçması oyunu. Amaç, hem saklambaç oynayıp, hem de sepetin içine konulacak yiyecekleri ev sahibine görünmeden almaktır.
-- şebek çıkarmak: düğün, sünnet düğünü gibi merasimlerde genelde düğün sahibinin akraba veya tanıdıklarından olan bir veya birkaç erkeğin, kadın kılığına girerek oynaması sonucu oluşan güldürü
-- çelik çomak: terlikler ve ayakkabılar ile oynanan bir çeşit çocuk oyunu
-- ortada sıçan: yakar top oyununun İzmir'cesi
-- katır gibi olmak: güçlü veya inatçı olmak
-- Taş gibi yatayım, kuş gibi kalkayım: Yaşlıların çocuklara öğrettikleri yatarken edilen bir dua
-- karnı geniş olmak: pimpiriki olmamak
-- kurk: civcivleri olan anne tavuk
-- ineğin boşanması: evli ineğin eşinden ayrılması (şaka şaka, öyle şey olur mu hiç:) İneğin ipini koparıp kaçması demek. Ege tv'yi kurban bayramında izleyin, duyarsınız:)
-- tutmaç: hamurdan yapılan ev makarnası çorbası
20 Mart 2015 akşam eklemesi (Eklemeyi yapan Cahilcühela'ya teşekkür):
-- enkire: şuraya anlamında bir işaret edatı
-- pek dayı: çok güzel, çok hoş anlamında bir ifade
-- viri: Afyon taraflarında 'hadi ya' manasında bir şaşırma ünlemi
-- Şap gadanak: şap diye olan, aniden olan manasında bir ifade
-- gevrek: simit (nasıl da unutmuşum)
-- çiğdem: ayçiçeği çekirdeği, çekirdek
-- boyoz: küçük yuvarlak poğaça (İspanyol yahudicesinden geliyor. İspanyollar Reconquista ile İberya'yı tekrar ele geçirince Yahudiler soluğu Anadolu'da almış. Boyoz, eskiden bolloz yazılırmış, ama boyoz okunur. Sevilla yazılıp Seviya okunması gibi. Literal anlamı yuvarlak, top. İngilizce ball kelimesi ile aynı kökten. İzmirde artık bir avuç yahudi kaldıysa da, boyoz herkesin sevdiği bir kahvaltılık.)
7 Nisan eklemesi:
-- ündürge veya üngürdü: (Ödemiş taraflarında) işte buraya, şurada.
2 Haziran eklemesi:
-- hurdeşene karmak: merak ederek evham yapmak.
-- güvey: damat
-- Güvenme dayına, ekmek al yanına. (Anlamı belli. Toplumumuzdaki sosyal güvensizliğin boyutları hakkında fikir verici bir atasözü. Benzer anlamda epeyce atasözü, deyim vardır muhtemelen.)
-- kırkfikir: fikirden fikire atlayan, kararsız.
-- göfer: enerji (Evet, enerji kelimesinin Türkçesi bu işte. Anadoluda aynı zamanda tâkat da kullanılır ama tâkat Arapçadır. Enerjinin Türkçesi tam olarak 'göfer'.)
7 Temmuz eklemesi:
- vakfın eşeği (asıl okunuşu "makıfın eşşeğ"): herkesin ortaklaşa kullandığı şeylere denilir. Biraz olumsuz tınısı da var ki bu tını vakıf mallarının nasıl suistimal edildiğine, biraz da "ortak malların trajedisi"nee işaret etmesi bakımından dikkate şayandır.
- çıvmak: hızlıca üzerine atlamak/uçmak (Mesela, "Kedi, sıkışınca köpeğin üstüne çıvdı.")
En son eklemeyi 7 Temmuz 2015'te yapmışım. Aradan nerdeyse bir yıl geçmiş. Aşağıdakiler 9 Temmuz 2016 eklemesi:
- mehdibollu: çok bolluk (Bu kelimeyi babaannemden sadece bir kez duydum. O nedenle bu kelimeyi çok çok az kimse biliyor olabilir. Nesli tükenmek üzere olan bir yaratık gibi.)
- tartı: kahverengi ve pütür pütür olduğu ana kadar hiç durmadan sütü kaynatınca (aslında kavurmak deniliyor; yani "tartı kavurmak") acayip bir süt ürünü ortaya çıkıyor. Mantıyla veya kahvaltıda çok iyi gidiyor. Şu ana kadar bu süt ürününü dünya üstünde Menemenlilerden başka bilen görmedim. "tartı" kelimesi de sanki "tortu"dan geliyor gibi.)
- tutmaç: eskiden yaşlıların hamurları ince ince kıyarak yaptıkları şehriyeden pişirilen çorbanın adı
- yılbaşında kapı eşiğinde ekşi nar fatmak: yukarda "fatmak" kelimesinin anlamını yazmıştım, fatmak=kırmak, parmalamak (özellikle karpuz gibi meyveleri). Bu deyim ise bir batıl inanç. Yılbaşında kapı eşiğinde ekşi nar fatmanın uğur getireceğine inanılıyor.
- dağ ayısı gibi: cahil ve kaba olmak
- kara getirmek: olumsuz bir anlamı var, galiba çok üzülmek demek, emin değilim
- tırkaz: özellikle bahçeli evlerin avlu kapılarına takılan demir kilit ("tırkazlı": kilitli demek. Kökü Yunanca olabilir.
- yelgen: su testisi (Bu arada, Menemen ilçesi Menemen yemeği kadar testileriyle de ünlü. Bunun nedeni ise başka bir yazıya konu olacak kadar uzun ama özetleyeyim: 8-10 bin yıl kadar önce bugün Menemen'in 25 km kadar uzağında olan deniz Menemen'in tam kenarındaymış, yani Menemen bir liman kentiymiş. Menemen'in kenarından geçen Gediz nehrinin oluşturduğu deltada yetişen üzümlerden yapılan şaraplar deniz yoluyla ihraç edilir ve aynı zamanda gemi mürettebatının içmesi için tabanı sivri (ve o nedenle sadece yan konulabilen) testilere konulup güverteye öyleye bırakılırmış. Böylece testi gemi yol aldıkça sallanır, içindeki şarap da çalkalanır ve tortulanmazmış. Bu tarz testiler artık pek görülmez oldu, işlevsiz hale geldikleri için. Uzun lafın kısası, Menemen iyi üzüm şarabı, Gediz nehrinden çıkarılan balçık ve limanın bir araya gelmesi sonucu testileriyle ünlenmiş. Son olarak bu testilerin ismi sanırım Amora veya amorfu gibi birşeydi. Kelimenin kökünü bilmiyorum ama amorf kelimesi Yunanca'da ve ingilizcede biçimsiz anlamına geliyor. Kelimenin başındaki a, olumsuzluk eki. Morf ise şekil demek. Morfoloji şekil bilimi demek mesela. Amorf ise şekilsiz demek. Belki buradan geliyor. Dolayısıyla bu kelime modern Egedeki Helen kültürü fenomeninin sadece küçük bir parçası).
- kalgıllamak: zıplamak
- hinayet: tembel (galiba hiyanet kelimesinin yozlaşmış hali)
- deli pabucunu giydirmek: birisini çok kızdırmak, dellendirmek
- fıymak: fırlamak
- iş kesmek: eziyet vermek
- tensiz: yaramaz (galiba densiz kelimesinin şiveli hali, ama anlam farklı olduğu için buraya yazmayı uygun buldum)
- fingo: kibrit
- hınşırmak: döve döve haşat etmek
- hoppan kalkmak: çok korkmak veya büyük tepki vermek
- nane molla: çıt kırıldım (bu kelimenin köküne hayalen inilebilir. Mesela şöyle türemiş olabilir. Eskiden din alimi olan mollalar vardı. Bunlar genelde insanların zor dedikleri işleri de yaparlardı. Ama bunlardan bazısı zora gelemezdi ve bunlara molla değil de, muhtemelen gıyaben nane molla derlerdi, sonra zamanla bu kelime çıt kırıldım'ın yerine geçti. Eğer olay böyle ise, bu olgu Ege bölgesinin ruhban sınıfına yönelik karşıtlığının eskiliğine dair bir fikir verebilir.)
- çember: tülbent
- acızlık getirmek: acizlik yapmak
- gavlamak (aslı kavlamak): kabuk atmak (mesela denizde yüzünce insanın kulakları ve burnu kavlar, yani kabuk atar. E tabi cilt kremleri çıkınca böyle kelimeler de ölüyor. Çünkü artık pek az kimsenin bir yerleri gavlıyor.)
21 Ağustos eklemesi:
- Yukarıda çok nadir bir kelime yazmıştım: mehdibollu. Bu kelimenin anlamını daha sonra sorup öğrendim. Kelimenin aslı "mehdi bolluğu". Yani kelime değil, bir deyim bu. Mehdi bolluğu = çok bolluk demek. Herhalde mehdinin getireceği bolluk kastediliyor.
- illê türes (ê = uzun e): doğru düzgün. Mesela; bir işi illê türes yapmak.
- Yörük akşam olunca caminin minaresini görmeden edemezmiş: Bu Ege bölgesindeki yörüklerin kendi köylerinden başka yerde yaşamak istemediklerini, akşam olunca ille de kendi köylerine dönmek istediklerini anlatmak için kullanılan bir atasözü.
- mariye: kadınların başörtü bağlama tarzlarından biri. Sanırım bu kelime Ege bölgesine özgü değil, ama emin olmadığım için yazıyorum. Eskiden mariye başörtüsü bağlama tarzı şimdiki kadar yaygın değildi ve daha çok genç kadınlar ve kızlar tarafından kullanılıyordu. Ama zamanla güzellik algıları kadın bedeninin öne çıkartılması lehine dönüştüğü için mariye hem daha sık, hem de daha yaşlı kadınlar tarafından da kullanılır oldu.
- şılabık: yaldızlı, parlak
- kırkmak: saç, yün, tırnak vs gibi şeyleri kesmek. İlginç bir kelime. Her şeyi kesmek için kullanılmıyor; sadece belirli şeyler kırkılır. Yani "kesmek", "kırkmak"ı kapsıyor.
- kırklık: özellikle hayvan yünü kırkmak (kesmek) için kullanılan büyük makas
- podye: okul önlüğü
- gên (e uzun okunur): "gelin" kelimesinin Egecesi
- çağıl çağıl: taze taze. Mesela; çağıl çağıl üzüm yemek.
- kırcık kırcık: buram buram. Mesela; kırcık kırcık ter kokmak
Ege bölgesine özgü kelimeler altında Ege bölgesine özgü insan isimleri adında ayrı bir başlık açmak lazım. Gerçekten de sadece Ege'de duyduğum isimler var ve ilginç bir şekilde bunlar sadece kadın isimleri. Ayrıca bu isimler genelde ninelerin isimleri ve yeni nesilde kullanılmıyor. O nedenle artık bu isimler ölmeye yüz tuttu. İşte şimdiye kadar bulduğum Egece insan isimleri:
- Şerike: anlamı "kadın ortak" olabilir veya doğrudan Kur'an'dan bilinçsizce alınıp insan ismi yapılmış olabilir.
- Etûfe (u uzun okunur)
- Safûre (u uzun okunur ve aslında halk arasında Zafôre şeklinde kullanılır)
- Zıtteke: Bunun aslı Sıdıka. Nüfus kaydında da Sıdıka şeklinde geçiyor ama Zıtteke şeklinde okunuyor.
- Attike
- Atiye
- Emeti
22 Ekim 2018 eklemesi:
- pusat: çeyiz
- halap: şişmiş, şiş (Bu kelime çok ilginç, zira sadece "halap gibi burun" tabirinde kullanılıyor. Başka hiçbir yerde duymadım.)
- gahar küpü [Kahar küpü]: üzüntü kaynağı olan insanlar için kullanılan bir deyim. Mesela bir anne çocuğuna "Amma gahar küpüsün." diyebilir.
- kargı dömbüldeği: mısır koçanının gövdesi
- gımbılgup: sessiz sedasız, tek başına
- efriciği alınmak: kafası dönmek, sersem olmak
- kuyruğunun altına deve dikeni kıstırmak: atın koşması için kuyruğunun altına deve dikeni kıstırmak. Bu deyim birisine kızıldığında o kişiyi cezalandırmak veya ona istenilen şeyi yaptırmak için de kullanılır.
- boğaz: yiyecek, abur cubur (yukarıdaki yazılan "negerek" ile aynı anlamda)
- Güvenme dayına, ekmek al yanına: İnsanın kendi başının çaresine bakması gerektiğini belirten atasözü.
- Çıkmış boynuz çığdan dışarı: Yetişmiş kişi (özellikle yetişmiş kızlar) evde durmaz anlamında kullanılan atasözü.
- ekşi nar kafalı: inatçı, laf anlamaz
- külfekân: bitkin, çok yorgun
- Yavrumun yavrusu, yarısı da yılan yavrusu: İnsanın torunlarının tamamen kendisine ait olmadığı, onlardan kötülük beklenebileceği anlamında atasözü.
- çakıldak: şımşırık
- çipil çipil: göz için kullanılan bir sıfat. "çipil çipil gözleri var" veya "çipil çipil bakıyor" denilir ve hemen her zaman çocuklar için kullanılır. İstanbul Türkçesinde karşılığı sanırım yok. Tarif etmek güç. Canlı ve saf bir şekilde bakan gözler için kullanıldığını söylemekten başka çare yok.
- yarlıgamak: affetmek kelimesinin öz Türkçesi, bağışlamak
- çakal boku: çitlembik ve kuru üzümün havanda ezilmesi ile oluşturulan ezme. Tadı çok güzel.
- gezenti: çok gezen kişiler için kullanılır.
- mereyi artırmak: birşeyi yapmayı artırmak
Eskiden bugüne kültür değiştikçe bazı yemekler ve sosyal faaliyetler de kayboluyor. Mesela yukarıdaki "çakal boku" bir meze olarak artık yapılmıyor. Gıda bolluğunun olmadığı dönemlerin yemek ve tatlı kültürünün kalıntıları bunlar. Aşdağıda, artık hiç yapılmayan veya çok nadir yapılan yemek ve tatlılardan aklıma gelenler (yapanlar da artık sadece yaşlılar):
- dibile: 5 cm kadarlık dikdörtgen şeklindeki bir şeyin etrafında açılmış ince hamur sarılır. Her sarışta arasına ceviz veya badem içi ezmesi konulur. 5-6 defa sardıktan sonra el ile aradaki dikdörtgen şey çıkarılır. Bu esnada hamur sargısı kırışık hale gelir. O halde yağda kızartılır. Turuncu hale gelince üstüne şerbet dökülerek yenilir.
- bazına: un ve su (acaba süt mü?) ateşte karıştırılır. Koyu pelte kıvamına gelince üstüne tercihen pekmez veya bal dökülerek yenilir.
- süt tarhanası: sütün içinde buğday ısıtılır, karışım koyulaşıp pelteye benzeyince üstüne taze üzüm konulup yenilir. Sanırım bu yaklaşık 30 yıl önce ortadan kaybolmuş.
Yokolan aktiviteler:
- Sancak [Salıncak]: Salıncak Osmanlı döneminde bayramlarda insanların özellikle bayramlarda toplanıp eğlendikleri bir araçmış. Sadece küçükler değil büyükler de, hatta bilhassa büyükler salınırlarmış. Zaten bu salıncakların boyları da belki 10 metre varmış. Zamanla eğlence kültürü değişince ve eski tip mahalleler ortadan kalkınca külhanbeyleri, kabadayılar nasıl ortadan kalktılarsa salıncaklar da ortadan kalkmış. Ama yine de köylerde bayramlarda insanları etrafına toplayan salıncaklar varmış. Bu salıncakların bulunduğu yere "sancak başı" denirmiş. Bayram günlerinde büyükler olmasa da gençler sancak başında toplanır, sallanırlarmış. Hatta gençlerin kendi müstakbel eşlerini ilk beğendikleri yegane mekan burası olduğu için romantik veya duygusal çağrışımları da varmış. Ama sanırım 2000'lerin başından itibaren internet cafelerin yaygınlaşması ile birlikte çocukların ve gençlerin oyun ve eğlence kültüründe devrim oldu. Önce sancak, sonra taso, bilye, pokemon, dijimon kalktı, onların yerine önce ateri sonra da bilgisayar geldi. Şimdi sıra akıllı telefon ve tabletlerde.
1 Haziran 2021 eklemesi:
- cirve: Üzümleri ezip pekmez yaptıktan sonra arda kalan üzüm posesi ("Pose" de sadece Egede kullanılan bir kelime olabilir. "Artık, bakiye" anlamına gelir)
- tıran tıran: Bağıra çağıra. Sadece "tıran tıran kavga etmek" deyimi içinde kullanılır.
- çıkılamak: muhtemelen çıkınlamak, yani bir çıkının içine koymak fiilinin şive hali
- karışık yapmak: birini çoğunlukla korkutmak suretiyle deli yapmak, aklını yoketmek. Bu deyimin bir de karışık olmak hali var, korkutulup deli olmak demek. Acayip komik çağrışımları var; örn.; "Korkutup durma çocuğu; karışık olcak!"
- -katmak: -durmak yardımcı fiilinin anlamıyla aynı. Yani yapıp durur = yapıp katar (ama şöyle telaffuz edilirler: yapıp duru = yapıp gatı). Egede yardımcı fiillerin Türkiye'nin diğer yörelerinden daha fazla kullanıldığı herkesin malumudur. Ama öyle görünüyor ki ayrıca sadece Ege'de kullanılan yardımcı fiiller de var. -katmak bunlardan sadece biri olabilir. Ege'de -koymak da aynı anlamda ve şekilde kullanılır ama sanırım -koymak Türkiye'nin diğer yerlerinde de aynı şekilde kullanılıyor. Bu bana öteden beri tuhaf geldi. Sebebi ne ola ki? Egeliler tez canlı, hızlı iş halleden insanlar mı? "Çocuğumuz, hadi şunu yapıver!"
Ben de aklıma geldiği kadarıyla katkı yapmış olayım.
YanıtlaSilEnkire: şuraya manasında bir işaret iadesi
Pek dayı: çok güzel, çok hoş manasında
Viri: Afyon taraflarında 'hadi ya' manasında bir şaşırma ünlemi
Şap gadanak: şap diye olan, aniden olan olay manasında
Uşak taraflarında daha vardır bunlar gibi. Uşak-kütahya-afyon civarından eline geçtikçe ekleyiver buraya cahilcühela.
SilDelişmen:zırzop,hoppa
YanıtlaSilFikirsiz:gamsiz,umursamaz
Tuzsuz:konuyla pek te alakalı olmayqn saçmalama,gevik
Gevik:konuyla pek te alakasi olmayan sacmalama,tuzsuz
Gicik:kurdeşen,kasıntı
Bunların çoğunu bilmiyordum. Ne taraflarda kullanılıyor bunlar?
Silceviz: goz
YanıtlaSilbadem: payam
Pek datlı(tatlı):lezzetli
YanıtlaSilBeter: çok (beter güzel, beter tuzlu)
Ekmek yemek:yemek yemek
Hindi:şimdi
Varmak:gitmek
Galan: artık gibi bir bağlaç
Kaçılmak: çekilmek
Anneannem kızdığı kisilere "naşal" derdi:)) Bir cesit hakaret sanirim🤷♀️
YanıtlaSilYekinmek: bir şeyin üzerinde hafifçe tepinme
YanıtlaSilGarantı: böğürtlen
Bertilmek: bir yerinin çok fazla olmadan yaralanması
Ünnemek: Çağırmak
Okuntu:davetiye
Enkini: bunu şunu
Pazar günü:gireği günü
YanıtlaSil