4 Kasım 2017 Cumartesi

İlim talebi teknikleri (1)

1. 3L ilkesi: Life-Long Learning. Ömür boyu öğrenme. Bunu sağlayabilmek için temel olarak iki şey yapmak lazım. İlk olarak, öğrenmeyi süreklileştirecek kadar çok motivasyon gerek. Ancak bunu nereden ve nasıl temin edebiliriz? Benim bu soruya verdiğim cevap, bana çok önemli gelen belirli soruların peşinden koşma şeklinde. Ancak sanırım bununla olay bitmiyor. Hedonizme düşmemek de lazım. İnsan aklı zincirlerinden özgürleştiği anda karşısında itaat edecek bir efendi olarak zevkleri buluyor ve zevkler hemen insan iradesine boyun eğdiriyor. Tarih boyunca bunun sayısız örnekleri var, kendi içimizde bile sayısız örneği var, hepimizin malumudur. O zaman özgürleşme ile öğrenme motivasyonu arasında gizli ve tehlikeli bir çelişki var. Mesela, fazlaca dogmatik bir dindar veya bir sosyalist, veya bir milliyetçi, sözkonusu ideolojiler uğruna kendini bir şekilde öğrenmeye (eskilerin tabiriyle ilim tahsiline) adayabilir. Ancak aklı, bu fikriyatların 'gereksiz' dogmalarından özgürleştikten sonra, Hume'un kehaneti hemen kendini gösterir. Akıl, tutkuların yalnızca kölesi olabilir. O zaman akla daha büyük bir zevk aracı veya rasyonel bir çok-güçlü-motive edici kaynak göstermek gerekli ki tutkulara bağlanmasın. Burası çok ilginç bir nokta. Şahsen ben bu meseleyi anlamak için 2 yıldır akıl-irade-vahiy-tutku ilişkileri üzerine okuyorum, yine de hala çözemediğim çok yer var. Ama şu soruya kaba taslak bir cevap verebileceğimi söyleyebilirim: Akıl eğer geleneğin veya herhangi bir ideolojinin veya bağnazca yorumlanan bir dinin dogmalarından özgürleşmişse onun tutkuların kölesi olmasını nasıl engelleyeceğiz? Başka bir tabirle, eğer akıl için ayıp, günah, davaya muhalif, ülküye ihanet gibi kavramlar anlamsızlaşmışsa onu tutkuların kölesi olmaktan alıkoyacak araç nedir? That's the question.

Bu sorunun ihtişamını anladıktan sonra Kuran'daki altlarından ırmaklar akan cennetler, hiçbir gözün görmediği meyveler, huriler gibi zevk araçlarını Allah neden insan aklına sunuyor? sorusuna cevap verebiliriz. İnsanı en iyi tanıyan varlık olan Tanrı, özgürleşmiş bir insan aklının neyi isteyeceğini de biliyor. O nedenle iyilik yapanlara bunların teklif edilmesini eleştirmek aslında bir cehalet tezahürü. Özgür bir aklın bunları elde etmek için çabalaması beklenir. Benim görebildiğim kadarıyla da liberallerin genelde zevkperestliğe yönelmelerinin sebebi bu. En önce liberalleşen hangi toplum varsa zevk tatmini sektöründe en önde gidenler onlar, dünyaya bakınız. İbni Haldun'un dediği gibi.

Burada aklın özgürleştirilmesi gerektiği düşüncesini bir önkabul olarak aldığım zaten açık. Zira özgür olmayan akıldan pek de faydalı ilim sadır olmadığı tarihi tecrübelerle sanırım sabit. O zaman soruyu tekrar soralım: Özgür bir aklı ilim tahsiline nasıl kanalize edeceğiz? Bu meşakkate katlanmaya onu nasıl ve neyle ikna edeceğiz?

Bu soru Locke'un ahlak felsefesinde en çok üzerinde durduğu noktalardan birisi. Locke, gittikçe kendi kendisiyle uğraşan, başkalarına yardım etmekten imtina eden birisi olmuş hayatında. Çünkü adil olanın bu olduğunu düşünüyor. Öğrenmekten, felsefe yapmaktan kuvvetli bir haz duyuyor ve bu onun derin ilminin arkasındaki en güçlü motivasyonlardan birisi, belki de en güçlüsü bu. Bunun yanında bir de o kalibredeki insanların bir kısmında bulunan philanthropos ideali var; insan-sevgisi demek. Yani bir anlamda kendini insanların hayrına adamak, insanlara yardım etmeye adamak. Romalı stoacılarda ve Hristiyan kültüründe varolan bir tema bu. İlginç bir şekilde Nursi'de de bu temayı görmek mümkün. Kendi benliğini fevkalade ikincilleştirip tamamen insanların hayrına çalışmak. Mesela Locke, Amsterdam'da sürgün hayatı yaşarken bir entellektüel klüp kurup, bu kulübün üyelerinin toplanmasına dair usülleri yazıyor. Bu usüllerin başında ise bu kulübün insanların faydası için çalışacağına yemin etmek geliyor. Yine ilginç bir şekilde masonik örgütlerde de buna benzer bir tema var gibi gözüküyor, ama karanlık bir alan olduğu için çözmesi zor; sanırım aldatmaca, gözboyamaca. Ancak burada insanların hayrına çalışmak ideali kendi başına bir amaç olacak gibi midir? Neden insanların hayrına çalışalım ki? İnsanları daha iyi yapmak için bunca meşakkate katlanmak neden? Zaten herşey olacağına varmıyor mu? Dipsiz bir soru.

Uzun lafın kısası şahsen ben bu idealin, insanların hayrına çalışma idealinin, hayırhahlık idealinin, özgürleşmiş bir aklın en güçlü motivasyon kaynaklarından birisi olduğunu düşünüyorum ama bunu yeterince sağlam bir temele dayandıramıyorum. Bu konuda Hz. Muhammed'in sünneti, insanların hayrına çalışması önemli bir dayanak noktası şüphesiz. Ama akılcı bir temel de bulmak lazım.

Konu kısmen saptı. Sesli düşünmüş oldum.

1 yorum:

  1. Asian snacks | Korean delivery | 카지노 사이트
    Asian snacks. Free delivery from Seoul kirill-kondrashin on KIRILL-KONG on 카지노 Singapore - Malaysia. 4 people checked in here & got very impressed.

    YanıtlaSil