Şaşırtıcı olmayan bir şekilde savaşlar da genelde farklı kavimler arasında yaşanıyor. Yani tek kavim olsa antik çağda bu kadar savaş olmayacak. İşte antik çağlarda evrenselleştirici tek-tanrıcı dinlerin barışa nasıl bir katkı yaptıklarını bu perspektiften düşünmek lazım. Sırf başka kavimden diye insanlar birbirlerini insan yerine koymamış, gördükleri yerde bir tehlikeli türden bir böcek gibi ezmişler. Yani farklı kavimleri var eden farklı tanrılar. Savaşlar da, azımsanmayacak oranda, farklı kavimler arasındaki kavmiyetçilik temelli savaşlar. Tek kavim olsa savaşların çoğunluğunu oluşturan bu tip savaşlar ortadan kalkacak.
Tektanrıcı dinlerin insanlığa muştuladığı "siz hepiniz kardeşsiniz" bildirisi bu nedenle hayati. Günümüzde zaten insan hakları gibi kavramlar geliştiği için antik çağlarda tek-tanrıcı dinlerin bu evrenselleştirici, birleştirici, barıştırıcı yönünü daha az idrak edebiliyoruz gibi.
Acaba Tanrı tek-tanrıcı dinleri insanlara öğretmeseydi insanlık şimdiye kadar ne hale gelirdi? Şimdi dünyada birkaç başlıca büyük din var; üç tanesi tektanrıcı. Herhalde tek-tanrıcı dinler olmasaydı insanlar alabildiğine çok kavimlere bölünürdü. Bu, kötü birşey olmak zorunda değil. Ama o kavimler dünyaya kavmiyetçilikten başka neyle anlam verebilirlerdi? Siyaset "irade bilimi" olarak anlaşılabilir. Schopenhauer'in, kendisiyle ne yapacağımızı bilmediğimizi söylediği o irademizi, toplumsal olarak hangi yönde kullanırdık; ortaya nasıl siyasetler çıkardı; kavimler arası tahakküm ve sömürge haricinde bir siyaset akla gelir miydi? Dünyaya geldiğimizde verili bulduğumuz şeyler için şükran duymakta zorlanıyor olabilir miyiz? Tek-tanrıcı dinler olmasaydı, şimdiye kadar insanlık dünyanın dört bir tarafına yayılmış zeki sırtlan çetelerinden farklı olur muydu?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder