Feroz Ahmad'ın Bir Kimlik Peşinde Türkiye adlı kitabını ilk kez lise kütüphanesinde rastgele bulup okumuştum. Şimdi yıllar sonra bir vesile ile tekrar okumak nasip oldu. Osmanlı kısmını eleştirel gözle okuyup, Osmanlı'da otoriterizmin kaynaklarını tespite çalıştım ve bazı ipuçlarına ulaştım. Bunları muhtemel bir yazının embriyosu kabilinden buraya not edivereyim dedim. İşte o kaynaklar:
İlk olarak Osmanlı’da yeniçeri askerlerini ve üst düzey devlet yetkililerini yetiştirmek
için uygulanan devşirme sistemi. Bu sistem bireyi küçük yaşta
ailesinden ayırması ve soyundan kısmen koparması açısından insan haklarına
muarız gözükmektedir. Çocuk ergenlik dönemini geçinceye kadar ailesinin kendi
üzerine karar vermeye dair tabii bir hakkı varken, çocuğun devşirilmesi,
devlete tehlikeli derecede bağlı insanların yetişmesine kaynaklık etmiş
denebilir. Bu bağlılığın ise sonradan devlet yetkililerinin halktan kopukluğuna
ve eleştiri kültürünün gelişmemesine kaynaklık ettiği söylenebilir.
İkincisi, Fatih Mehmet’ten itibaren önleyici birer tedbir
olarak uygulanan kardeş katli. Osmanlı’da devletin her türlü amacın üstüne
çıkarılması, masum bireylerin yaşamlarının devlet uğruna alınması derecesine
çıkacak derecede belirgindir. Devletin bu kadar kutsanmasına dair genel
fenomenin tezahürü olan kardeş katli sonucunda merkezi otoriteye alternatif
olabilecek ve dolayısıyla meşruiyet iddiasına kalkışabilecek her türlü odak
yokedilmek suretiyle muhalefete resmi izin verilmemiştir.
Üçüncüsü Osmanlı’da saraya karşı belirli bir bağımsızlığa sahip bir aristokrasinin
gelişmesine izin verilmemesi. Osmanlı’da Avrupa’daki gibi bir soylu
sınıfının eksikliği, Ahmad’ın dikkat çektiği hususlardan. Bunun sonucunda
sultanın kerhen de olsa gücünü paylaşacağı bir odak eksiktir.
Dördüncüsü, Osmanlı’da devletin tüm toprakların sahibi olması olgusudur ki bu durum
zaten bir aristokrasinin engellenmesinin sebeplerinden birisidir. Bireylerin
mülk edinmeye dair doğal haklarını ihlal eden bu uygulama ile Osmanlı Devleti,
kapitalist bir şekilde zenginleşerek kendi aleyhine olmasa da güç kazanabilecek
maddi girişimi engellemiştir. Bunun sonucunda ise Batı Avrupa’da olduğu gibi
saraya muhalif bir burjuva sınıfı Osmanlı’da yetişmemiştir. Bu bahiste Timur
Kuran’ın İslam hukukunun Ortadoğu toplumlarının geri kalmaları üzerindeki
etkisine dair çalışması hatırlanabilir. Ancak, İslam’ın hangi hukukî yorumunun
kastedildiği sorulması gereken bir soru.
Beşinci kaynak
sultanların yereldeki eşrafın fazlaca sivrilmelerine izin vermemeleri. Bunun
belirgin bir örneği olarak 1578’de III. Murat tarafından artan servetinden ve
kudretinden korkulduğu için idam edilen Şeytanoğlu gösterilebilir. Ama burada Ahmad, Şeytanoğlu’nun idamı üzerinde tafsilata girmemekte – muhtemel
ki Şeytanoğlu yerel bir haydut. Ancak kitabın anlatımından Osmanlı
Devleti’nin muhalefet istemediği sonucu çıkarılabilmekte.
Otoriterizmin
altıncı kaynağı ise ulema’nın neredeyse her türlü reform ve innovasyon çabasına
karşı çıkarak İslamî ilimleri tahsilinden kazandığı meşruiyeti suistimal ederek
özgürlükler açısından gayri-meşru bir toplumsal sınıf haline gelmesi.
Ulema’nın reddettiği en belirgin yenilik matbaanın kabulüdür. Osmanlı Devleti’ne
matbaa gibi hayatî önemde bir yenilik Avrypa’dan tam üç asır sonra
gelebilmiş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder